Fuat Güner: MFÖ’nün temelleri Kadıköy’de atıldı

Yazar: Reha Kadak

Kadıköy demek kültür demek, sanat demek. Burada yaşamış, burayla bağ kurmuş birçok kişi, sanatın bir dalına illa ki bulaşmışlardır. Özellikle de 60’lı ve 70’lı yıllarda müziğimize yön verecek kişilerin Kadıköy topraklarından çıkmış olması ne güzel bir denk geliştir. Fikret Kızılok, Barış Manço, Bülent Ortaçgil, Mazhar Alanson, Özkan Uğur, Ayhan Sicimoğlu ve de Fuat Güner, bu isimlerin başında geliyor. Kalamış’ta doğup büyüyen, Saint Joseph’te eğitim gören, MFÖ’nün de temellerini atan Fuat Güner, Kadıköy Life Dergisi’ne konuk oldu.

Fuat Ağabey, sen ve dahil olduğun MFÖ, Türk popüler müziğine fazlasıyla damganızı vurdunuz ve sonraki nesillere de daima rol model oldunuz. Fakat, MFÖ kurulmadan evvel senin bir Kalamış ve Saint Joseph hikayen var. Fuat Güner’in bu dönemlerinden bahsedelim mi?

Fuat GünerBen doğma büyüme Kalamışlıyım. Hayatım burada geçti. O zamanın gençleri için Kadıköylü olmak bir şanstı. Çok güzel insanların olduğu zamanlardı. Saint Joseph’te okudum. Okula evden yürüyerek gelip giderdim. Bir süre sonra yatılı olarak okula devam ettim. Haliyle müzik yaşamım da burada şekillendi. Okulda müziğe daha da çok sarıldım. Okuldan kaçıp, Süreyya Sineması’na konserlere giderdim. Ben ve benim dönemim, okuldan ve Kalamış’tan iyi beslendik. Hatta Barış Manço ile Paris’e plak doldurmaya gitmiştik, bir ay okula gidemedim. Yani Saint Joseph gibi bir okula bir ay gelmemek ne demek! O kadar tutkunduk müziğe.

Mazhar Ağabey’le tanışmanız da Beatles sevginiz yüzünden oluyor. İkiniz komşu okullardansınız. Tanışmanızla birlikte de hemen bir birlikteliğe giriyorsunuz. Bir plak çalışmanız da oluyor ikinizin; “Türküz Türkü Çağırırız”. Bu tanışma ve plağı anlatır mısınız?

Evet, Mazhar’la yan yanaydı okullarımız. Mazhar, o dönemin Maarif Koleji’ndeydi, yani şimdilerin Kadıköy Anadolu Lisesi’nde. Dönem Beatles zamanı. Bir gün Soley Pastanesi’nin önünde elinde Beatles’ın “Rubber Sole” plağı ile yürüyen bir çocuk gördüm. Yeni çıkmış bir albümdü, yaklaştım ve “Birlikte dinleyebilir miyiz” dedim. “Tabi” dedi; birlikte Ali Serdar’ın evine gittik, hem dinledik hem de çalıp söylemeye başladık. Sonra birbirimize çok ısındık. Bir araya gelip müzik yapmaya başladık. Fakat hep İngilizce parçalar yazıp söylüyoruz. Yonca Plak’ın sahibi Ergin Bener vardı. Bizim parçaları dinledi, çok hoşuna gitti. “Çok iyisiniz, sesleriniz de çok uyumlu. Parçalar cidden yurt dışına götürülse dinlenir. Ama bu topraklardasınız, neden Türkçe parça yapmıyorsunuz?” dedi ve aldı bizi mavi yolculuğa çıkardı. Teknede bizim resmen beynimizi yıkadı Türkçe şarkı yapmamız için. Neyse, Mazhar o zaman konservatuvar okuyor Ankara’da. Oradan beni aradı, Türkçe şarkılar yazdığını söyledi. İçinde “Güllerin İçinden” de vardı hatta. Sonra, 1971 yılında Mazhar-Fuat olarak “Türküz Türkü Çağırız”ı çıkardık.

Akabinde birçok farklı ekibin kurulmasına da ön ayak oluyorsunuz. Öyle ki, Barış Manço ve bildiğim kadarıyla Fikret Kızılok’un olduğu bir oluşum olacakken, sadece Barış Manço’nun yer aldığı Kaygısızlar ekibi kuruluyor. Yanılıyor muyum?

Hayır, Kaygısızlar Grubu vardı. O zamanlar Orhon Reklam diye bir şirket vardı. Sahibi bana ulaştı ve dedi ki; “Barış Manço Belçika’dan geliyor, kendine de bir grup arıyor. Ona çalar mısınız.” Ben de daha evvel Barış’ı Opera Sineması’nda görmüştüm, çok kilolu bir çocuktu. İçimden dedim ki; “Ne işimiz olacak öyle kilolu bir çocukla.” Neyse, Barış bir geldi; değişmiş, zayıflamış ve saçlarını da uzatmış, bayağı hoş bir çocuk olmuş. Birlikte çalışmaya başladık. Bizim enstrümanları Barış almıştı hatta. Hoş, Barış hayatı boyunca orkestrasına tüm enstrümanları kendi almıştır. Güzel bir birliktelik oldu.

Sonra ekibinize Özkan Uğur katılıyor. Özkan Ağabey de Anadolu Yakası’ndan. Ayhan Sicimoğlu ve Galip Boransu’nun da katılımıyla “İpucu Beşlisi” kuruluyor. Aslında bu ekiple birlikte bir nevi MFÖ temelleri atılmış oluyor diyebilir miyiz? MFÖ, Kadıköy’de kuruldu dersek yanlış olmaz herhalde…

Kesinlikle doğrudur, MFÖ’nün temelleri Kadıköy’de atıldı. “İpucu Beşlisi”ni kurduğumuzda Özkan bize yeni dahil olmuştu. Rahmetli Galip Boransu da bizleydi ve sevgili Ayhan Sicimoğlu da ekibin ritimcisiydi. Güzel bir grup olmuştuk. 1974’te “Heyecanlı”yı çıkardık. Sonra askerlikler girdi araya. Mazhar Fuat Özkan olarak çalışmaya başlamamız 1981’dir. Parçalar hazırladık ve 1984’te “Ele Güne Karşı” albümünü çıkardık. 26 hafta bir numarada kaldı. Adımızın “MFÖ” olarak kısaltılması ise Eurovision’a “Diday Diday” ile katıldığımızda oldu. Sunucu bizi baş harflerimizle anons etti, öyle de devam etti.

Mühendis olsanız da müzik sevginiz ve müzikte kazandığınız parayla mesleğinizi tamamen bırakıp müziğe odaklanmışsınız. Yıllar içinde kurduğunuz gruplar, tanınmış şarkıcılara yaptığınız vokaller, reklam müzikleri ve “Şahları da Vururlar” gibi tiyatro müzikleri… Müzikte birçok alanda verimli çalışmalar yaptınız.

Evet, hatta Ferhan Şensoy’un meşhur oyunu “Şahları da Vururlar” için yaptığım iki beste, sonra Mazhar’ın yeniden yazdığı sözlerle MFÖ’nün hitleri oldu: “Pervaneler”, “Ele Güne Karşı” oldu ve “Gam Yeme Sen Ey Süreyya” da “Yalnızlık Ömür Boyu”.

Bir de 90’lı yıllarda Erdal Kızılçay ve Dağhan Baydur ile yaptığınız “Beatles Alaturka” albümünüz de bence harika bir çalışmaydı. Bu çalışmanız nasıl ortaya çıktı?

Çok keyif aldığım projeydi. Erdal, dünya çapında bir müzisyendir. Bir gün Dağhan, Erdal ve ben yemek yiyoruz. Dağhan, “Benim duvarımda ‘Beatles Alaturka’ diye bir afiş asılı” dedi. Erdal da dedi ki “Ben onu yaptım bile”. Bir dinletti ki harika. Tamamen alaturka altyapı. Bir İngiliz sigorta firması bu projeden çok hoşlandı. Türkiye’deki 10. kuruluş yıllarının kutlaması için Beatles Alaturka albümü yapmamızı istediler, “Bunun konserini yapmak isteriz” dediler. Biz de albüme başladık. Dağhan da bunu Beatles’ın festivalini yapan komiteye göndermiş, ilgililer bunu çok beğenmiş, bizi festivale Liverpool’a davet ettiler. Gittik. Şehrin tüm sokakları, caddeleri kapanmış, her sokakta Çinli Beatles ekibi, Japon Beatles, Afrikalı Beatles ekibi… Her milletten Beatles ekibi var, biz de onlardanız. Seyirci de beğendiğine gidiyor. Çalmaya başladığımızda bizim sokakta sadece 15 kişi vardı. Biz 25 kişilik orkestrayız, dinleyiciden kalabalığız. Konserin yarısına doğru sokak 15 bin kişi olmaz mı? O kadar beğendiler ki, yeniden çalmaya başladık. İlerleyen yıllarda yeniden bizi çağırdılar. Acayip ilgi gördü. Çok güzel bir çalışmaydı. Her zaman mutlu olmuşumdur bu proje içinde yer almaktan dolayı.

Her biriniz bireysel çalışmalar da yaptınız ve yapmaya da devam ediyorsunuz. Senin solo albümlerinle birlikte, ayrıca müzik okullarında bölüm başkanlıkların, MESAM yöneticiliğin ve de bence arşiv niteliğinde “Aramızda Müzik Var” adlı bir televizyon çalışman da oldu. Bireysel çalışmaların ne durumunda bu aralar?

Bireysel olarak içinde bulunmaktan keyif alacağım ne varsa devam edecektir. Sinema filminde de, dizide de rol aldım. Beş yıl aralıksız radyo programı yaptım. Televizyon programlarında jüri üyeliklerim oldu. Pek çok televizyon programı sundum. Ama “Aramızda Müzik Var”ın yeri ayrıdır. Çok özel bir programdı. Dünya çapında tanınmış müzisyenlerle bir araya geldim, çalıp söyledik bu programda. Yeni bölümleri çekeceğiz sanırım yakın dönemde. Onun dışında MFÖ konserleri de devam ediyor. Benim solo konserlerim de devam edecek.

Son sorularımız genelde Kadıköy’e dair oluyor. Sen bir Kadıköylüsün. Kadıköy’de de sahne almaya devam ediyorsunuz. Kadıköy’ü dünden bugüne nasıl görüyorsun?

Daha önce söylediğim gibi, biz gençler olarak çok şanslıydık. O kadar güzel dönemlerdi ki… İnsanlar çok şık giyinirdi, herkes birbirine tanırdı. Hatta düşünün; vapur iskeleye yanaşır, kaptan pencereyi açar, “Koşma Hüseyin Amca bekliyorum” derdi. Devir o devirdi. Biz o zamanın gençleri olarak buradaki kültür sanat ikliminden fazlasıyla beslendik. Kadıköy, bize bir kültür kattı. Tabi yıllar içinde çok şey değişti. Ama Kadıköylülerin koruduğu değerler var hala. Güzel tiyatro salonları, konser mekanları açıldı buraya. Biz MFÖ ile de konser verebiliyoruz Kadıköy’de, ben solo olarak da konser veriyorum. İyi ki burada doğup büyümüşüz…

k iletişim yayınları

Beğenebileceğiniz Diğer Haberler

Bir yorum bırakın