Kadıköy’ün müzik yeteneği; Evrencan Gündüz

Yazar: Reha Kadak

Sokağın içinden gelen sanat anlayışı, belki de sanatın tüm etiketlerden ve kalıplardan arınarak, gerçek izleyicisine samimice uzanmasına neden oluyor. Sanat her ne kadar eşitlikçi olmasa da, sokakta bir sanatı icra etmek isteyen kişilerden bazılarının, yaptıkları şahsına münhasır işler ve özel yetenekleriyle diğer aynı kategoriden olanlar arasından sıyrılmaları kaçınılmaz oluyor. Sokakta müzik yaparak sanat hayatına başlayan Kadıköylü Evrencan Gündüz de bu özel yetenekler arasında. O; yeteneği, samimiyeti ve ruhuyla babası Asım Can Gündüz’ün ve Kadıköylülerin gurur kaynağı. Kadıköy Life Dergisi olarak Evrencan Gündüz ile bir araya gelerek, keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

Sana ilk olarak sokak/vapur performanslarında denk geldim, sonra da sosyal medya üzerinden yapmış olduğun önemli şarkıların yeni düzenlemelerini ve yorumlarını dinledim. Son bir yılda da albüm ve konser çalışmaların başladı. Önemli bir başarı öyküsü bu. Evrencan Gündüz, bu evreye kadar neler yapıyordu?

Aslında her şeyi çok iyi özetlemiş oldunuz, öncelikle bu nedenle teşekkür ederim. Bu evreye gelmeden önce 6 senelik bir basketbol hayatım vardı. 11 yaşımdan bu yana yoğun olarak spor yapıyordum. Fakat bu sıralar yoğunluktan dolayı zaman ayıramıyorum. Şimdi yoga ve zaman zaman fırsat oldukça oynadığım basketbol ile spor tutkumu tatmin etmeye çalışıyorum. Onun dışında en sevdiğim ders biyolojiydi.  Veteriner olmak istiyordum ama aldığım puandan yüksekti, ben de ikinci tercihim olan ve yine sevdiğim bir bölüm olan su ürünleri mühendisliğini kazandım. Yoğun konser ve albüm temposu nedeniyle okulu çok ihmal etsem de bitirmek için gereken çabayı harcayacağım.  Müzik zaten hayatımın vazgeçilmezi ve şimdi tüm zamanımı alıyor. Albüm çalışmaları bitiyor, çok yakında elinizde olacak. Konserler tüm hızıyla devam ediyor. “Uzaylılar”, yeni enstrümanlar ve yeni uzaylılarla büyüyor. Yeni çalışmalar ve kendimi geliştirmek için müzik araştırmaları yapıyorum. Geriye kalan zaman yok.

Evrencan Gündüz

Kulaklarımızda yapmış olduğun cover’lar var hala. Hala birkaç arkadaşımla da bir araya geldiğimizde bu düzenlemelerini dinliyoruz ve çok da keyif alıyoruz. İlk albüm çalışman da mevcut. Peki, seni bu cover parçalarla dinlemiş olan kitle, albümdeki parçalara da o kadar yakınlar mı? Bu durum sende bir handikap oluşturuyor mu?

Aslında yapmış olduğum cover’larla ilk albüm, yani ilk beş beste arasında tabii ki ciddi bir farklılık var. Cover’lar benden bir parça taşısalar da çok usta sanatçıların çok iyi parçaları. Ben yorumlamamış olsam da zaten çok dinlenen, çok kaliteli ve iyi müzikler. Bu nedenle benim bestelerimle karşılaştırmak çok doğru değil. Bestelerim ise tabii ki ustaların müziğinden esinlenmeler taşısalar da bana aitler. Ve müzikte ilk adımlarımı atarken yaptığım şarkılar, benim ve bugünün izlerini taşıyorlar. Ancak ortak bir nokta var ki benim müziği ifade tarzım, gerek cover’lar olsun gerek bestelerim olsun değişmiyor. Ben zevk aldığım ve istediğim işi yapıyorum. Ve bunun mutluluğunu herkesle paylaşıyorum. Sevgiyi herkesle paylaşıyorum. Bu nedenle dinleyiciler de aynı duyguları benimle birlikte yaşıyor. Ve inanılmaz bir pozitif besleme yapıyorlar. Bu nedenle asla bir handikap oluşturmadı.

Babanı da dinlemekten çok keyif alıyorduk. Dünyaya gönderilmiş özel insanlardan biriydi. Türkiye, baban sayesinde bence blues müziğini daha tanır ve kulak kabartır oldu. Babanla müzik paylaşımın nasıldı?

Babam 17 yaşımdayken elinde tuttuğu hayali bir cisimle ben gitar çalarken bana doğru yaklaştı, etrafımda daireler çiziyordu. Ben de ona ne yaptığını sordum. Bana şöyle cevap verdi: “Bunun ismi kamera. Şimdiden alışman gerekiyor.” Yaşadığı yer olan Marmaris’e gittiğim zamanlarda ve anlaşmalı olduğu otellerde onunla müziği ve bir iki şarkı da olsa sahneyi paylaşarak, benim için son derece kıymetli zamanlar geçirdim. Onun konser öncesi ve sonrası yaptıklarını izler ve sahne esnasında bir sihirbaz gibi hatalarını ve aksilikleri hiç belli etmeden verdiği o muhteşem performansı izlerdim. İşte bir neslin rock ve blues müziğini sevmesini ve belki de müzik yapmaya başlamasını şevklendiren o güler yüzlü ve neşeli adam, bu dünyadan sadece ama sadece fiziksel olarak ayrıldı. Bugün ve yarın da bizimle birlikte anılacak ve yaşayacak.

Bir Kadıköylüsün. Kadıköy’ün kültürel ortamının müzikal yaşamında elbette katkısı mevcuttur. Ne gibi katkıları oldu sana Kadıköy’ün?

Kadıköy, kalite için paranın olması gerekmediği nadir yerlerden. Yerlisi özeldir ve sanatseverdir. Sokağın -eskilerin anılarında yaşayan sokakların- halen korunduğu, bakkal amcanızın, fırıncı abinizin olduğu, sokakta herkesin sizi tanıdığı yerdir Kadıköy. Konserleri can kulağıyla dinler Kadıköy seyircisi. Barış Ağabey’in muhitidir. Tabii o sebepten ayrı severim. Sokak ve mahalle kültürünün ölmediği bir yerde ülkemin insanıyla bütünleşmek ve tanışmak, genç yaşta korumam ve unutmamam gereken değerler olduğunu öğretti bana. Ve bu birlikteliğin insanları bir yaptığını özümsemek, doğal süreciydi Kadıköy’de yaşamanın. Bunu anlamak ve anladığımı diğer insanlara ve dinleyicilere hissettirmeye çalışmak benim için zor olmadı. Konserlerimizde de tek istediğimiz, insanların kendilerini köylerinde ya da evlerinde gibi hissetmesi.

Bölgemizde birçok konser mekânında sahne alıyorsun. Son yıllarda Kadıköy, kültür-sanat alanında oldukça yükselişte. Bu yükselişi nasıl değerlendiriyorsun?

Bildiğiniz gibi Kadıköy, bu konuda çok eskiden beri öncüdür aslında. Tiyatro salonları, opera salonları, sinemalar, sergi alanları açısından bırakın İstanbul’u, yurdumuzun diğer bölgelerine kıyasla daima öncü ve şanslı olmuştur. Tabii ki yetmez ve yenilerinin eklenmesi gerekir. Ve son yıllarda bu gelişmenin ayrı bir ivme kazandığını görmek de çok güzel. Aslında bu, Taksim’den ister istemez oluşan bir kaçış olarak başladı gibi geliyor bana. Sonrasında bize, yani Kadıköy’e farklı bir kitlenin gelmesi ve yerleşmesi şekline dönüştü. Bazen şikâyet ettiğim oluyor, samimi olmayan bir kalabalıklaşma seziyorum. Fakat her haliyle yeni gelenlere de bu kültürü aşılamak için halen sokakta konserler verip, insanlara müzik bağışı yapıyorum. Onlar da konserin başında hiç bilmeseler de, her desteklerinde bir şekilde bir yere yardım ettiklerini öğreniyorlar. Ve mahalle kültürü ve dayanışması bu şekilde sürüyor.  Kadıköy’ü seviyorum. Yeni albümde çıkacak “Moda” adlı şarkımda da bu temayı bol bol işledim aslında. Umarım keyifle dinler herkes.

Evrencan Gündüz

O; yeteneği, samimiyeti ve ruhuyla babası Asım Can Gündüz’ün ve Kadıköylülerin gurur kaynağı. Kadıköy Life Dergisi olarak Evrencan Gündüz ile bir araya gelerek, keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik…

k iletişim yayınları

Beğenebileceğiniz Diğer Haberler

Bir yorum bırakın